Trombosit Yüksekliği Neye Sebep Olur? (Sadece “Pıhtı” Diyip Geçmek Kolaycılık) Bunu baştan söyleyeyim: “Trombosit yüksekliği = pıhtı” denklemi, kulağa basit geldiği için severiz. Oysa gerçek daha karmaşık, daha rahatsız edici: Evet, pıhtı riski artabilir; ama bazı durumlarda paradoksal biçimde kanama da görülebilir. Üstelik her yüksek rakam aynı şeyi anlatmaz. Bu yazı, konunun konfor alanını bozmak için: verilerle, tartışmalarla ve hayatın içinden küçük sahnelerle… “Trombosit yüksekliği” tek bir hastalık mı? Hayır. İki büyük başlık var: Reaktif (sekonder) trombositoz ve primer (klonal) trombositoz. Reaktif tip; enfeksiyon, iltihap, demir eksikliği, cerrahi, kanama, kanser, dalak çıkarılması gibi tetikleyicilerle olur ve çoğu zaman geçicidir. Primer…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Güneş Görmemek Zararlı mı? Tarihin Işığında Bir Dönüşüm Hikâyesi Bir tarihçi olarak, geçmişi yalnızca olaylar zinciri olarak değil; insanlığın anlam arayışının uzun bir yolculuğu olarak görürüm. Güneş, bu yolculuğun sessiz ama vazgeçilmez bir tanığı olmuştur. İlkel toplumlardan modern kent yaşamına kadar, insanın güneşle kurduğu ilişki, hem fiziksel hem de kültürel anlamda bir yaşam biçimi belirlemiştir. Bugün “Güneş görmemek zararlı mı?” sorusu, yalnızca bir sağlık meselesi değil; modern dünyanın tarihsel kopuşlarının aynasıdır. Antik Dönem: Güneşin Tanrı Olduğu Zamanlar Antik çağlarda güneş, sadece ışık kaynağı değil, güç ve yaşamın sembolüydü. Mısır’da Ra, Mezopotamya’da Şamaş, Roma’da Sol Invictus… Her biri insanın doğayla kurduğu…
4 YorumGoogle Hesabı Nedir Ne İşe Yarar? Dijital Kültürün Antropolojisi İnsan kültürü tarih boyunca sayısız biçim almıştır: mağara duvarlarındaki ilk çizimlerden, sosyal medyadaki paylaşımlara kadar uzanan bir iletişim serüveni… Bir antropolog olarak baktığımızda, her kültürün kendine özgü ritüelleri, sembolleri ve aidiyet biçimleri olduğunu görürüz. Günümüzün dijital toplumlarında ise bu kültürel kodların merkezinde Google Hesabı yer alır. Artık kimliğimiz yalnızca doğduğumuz coğrafyada değil, dijital evrende de biçimlenir. Peki, Google Hesabı nedir, ne işe yarar ve modern insanın kültürel yapısında nasıl bir yer tutar? Kimlik Ritüelleri: Dijital Doğumun Başlangıcı Her kültürün bir “doğum ritüeli” vardır. Bazı toplumlarda isim verme törenleri, bazılarında kabileye katılma…
8 YorumKene Kaç Saatte “Zehirler”? Farklı Bakış Açılarıyla Birlikte Düşünelim Konuya farklı pencerelerden bakmayı seviyorum: Bir yanda “veri ne söylüyor?” diye soranlar, öbür yanda “bu durum ailemi, topluluğumu nasıl etkiler?” diye dertlenenler… “Kene kaç saatte zehirler?” sorusu da tam böyle bir kavşak. Üstelik “zehir” derken hep aynı şeyden bahsetmiyoruz: Bazı durumlarda gerçekten tükürükteki bir toksinden, çoğu durumda ise hastalık etkenlerinin (bakteri/virüs) bulaşmasından söz ediyoruz. Bu yazıda iki farklı yaklaşımı (veri-odaklı ve toplumsal/duygusal) yan yana getirecek, dünyadan ve ülkemizden örneklerle süreceğiz. Kısa cevap: Süre hastalığa göre dakikalardan günlere değişir. Örn. Lyme için genellikle 24–48 saatten uzun temas gerekir; Kene kaynaklı ensefalitte dakikalar…
Yorum BırakBir Filozofun Gözünden: Biz Neden Ayçiçeği Diyoruz? Bir filozof için her kelime, bir dünyanın kapısını aralar. “Ayçiçeği” dediğimizde, yalnızca bir bitkiden değil; insanın doğayı anlamlandırma biçiminden, evrenle kurduğu simgesel ilişkiden ve dilin varlığı inşa etme gücünden söz ederiz. Peki biz neden “ayçiçeği” diyoruz? Bu adlandırma, gerçekten nesnenin doğasına mı, yoksa insanın dünyayı yorumlayış biçimine mi aittir? Ay ile güneş arasındaki sembolik karşıtlıkta bu çiçek hangi taraftadır — ışığın mı, yansımanın mı? Epistemolojik Bir Soru: Bilmek mi, Adlandırmak mı? Epistemoloji, yani bilgi felsefesi açısından bakıldığında “ayçiçeği” kelimesi, doğrudan bilgiyle değil, insanın anlam üretme kapasitesiyle ilgilidir. Biz bu çiçeğe “ay” demeyi seçmişiz;…
Yorum BırakKandil Simidinin Üzerine Ne Sürülür? Bir Mutfak Diplomasisinin Eğlenceli Hikâyesi İtiraf edelim… Kandil simidi deyince hepimizin aklına o mis gibi kokusu, ağızda dağılan kıvamı ve üstündeki o çıtır susamlar gelir. Ama gelin görün ki, bu mütevazı simidin üstüne ne sürüleceği konusu, tarih boyunca belki de pek çok mutfak masasında hararetli tartışmalara neden olmuştur. Bugün konuyu ciddi ciddi değil, biraz mizahla, bol tebessümle ve belki de mutfak diplomasisiyle ele alacağız. Hazırsanız, kandil simidinin üstüne “ne sürülür” savaşlarını başlatalım! — Bir Simit, Bin Fikir: Üstüne Ne Sürülür Krizi Kandil simidi basit gibi görünür; un, yağ, biraz mahlep, biraz sevgi… Fakat asıl tartışma,…
8 YorumUyuyan Göz Aşısı Ne Zaman Yapılır? Edebiyatın Derinlerinden Bir Yolculuk Göz, insan ruhunun en eski aynasıdır. Kimi zaman bir karakterin suskunluğunda, kimi zaman bir şiirin dizelerinde yankılanır. “Uyuyan göz” kavramı, sadece tıbbın değil; sembollerin, imgelerin, ve insanın içsel uyanışının da dilidir. Bu yüzden uyuyan göz aşısı ne zaman yapılır sorusu, yalnızca bir sağlık sorusu değil; insanın “görme” serüvenine dair metaforik bir arayıştır. Bir Edebiyatçının Girişi: Kelimelerin Gözbebeğinde Edebiyat, gözün gördüğünden fazlasını görmeyi öğretir. Kelimeler, bir bakışın ardındaki evreni çözmek için birer anahtardır. Uyuyan göz, belki de toplumun, bireyin ya da ruhun farkındalığa uyanmamış hâlidir. “Ne zaman yapılır?” sorusu, bu durumda…
8 YorumPterjium Tehlikeli mi? Göz Hastalığından Tarihe Uzanan Bir Hikâye Bir tarihçi olarak geçmişin izlerini yalnızca arşivlerde değil, insan bedeninde de ararım. Çünkü beden, toplumların yaşadığı dönüşümlerin sessiz tanığıdır. Pterjium – halk arasında “gözde et büyümesi” olarak bilinen bu hastalık – yalnızca tıbbi bir olgu değil, tarih boyunca insanın doğayla, güneşle ve yaşam koşullarıyla kurduğu ilişkinin bir yansımasıdır. “Pterjium tehlikeli mi?” sorusu, aslında insanlığın doğayla verdiği uzun bir mücadelenin hikâyesidir. Bu yazıda, pterjiumu tarihsel kırılma noktaları, toplumsal dönüşümler ve modern yaşam alışkanlıkları üzerinden ele alacağız. Gözün Tarihsel Yolculuğu: Antik Çağlardan Günümüze Antik Mısır duvar resimlerinde, güneşin sembolik gücüyle ilişkilendirilen göz figürleri…
8 YorumPendik Ne Zaman İstanbul’a Bağlandı? Tarihin Sessiz Kırılma Noktalarına Yolculuk Bir tarihçi için geçmiş, sadece kronolojik olayların sıralanışı değildir; aynı zamanda bugünü anlamanın en güçlü aracıdır. Her şehir, kendi hikâyesini zamanın sayfalarına işlerken, o hikâyenin satır aralarında toplumun dönüşümünü, kültürün evrimini ve kimliğin biçimlenişini görmek mümkündür. Pendik de bu anlamda, İstanbul’un büyümesinin ve dönüşümünün sessiz ama derin tanıklarından biridir. Bugün “Pendik ne zaman İstanbul’a bağlandı?” sorusu, aslında bir idari değişikliğin ötesinde, kentin sınırlarını, kimliğini ve ruhunu anlamak için önemli bir tarihsel iz sürüştür. Pendik’in Kökenleri: Antik Çağlardan Osmanlı’ya Pendik’in tarihi, İstanbul’un tarihiyle neredeyse paralel ilerler. Antik dönemlerde Pantecion adıyla bilinen…
6 YorumKaynakların Sınırlılığı ve İnsan Davranışının Ekonomik Yüzü Bir ekonomist için her karar, sınırlı kaynakların nasıl dağıtılacağıyla ilgilidir. Zaman, para, dikkat ve duygusal enerji… Bunların her biri tıpkı ekonomik mallar gibi kıt kaynaklardır. Bu çerçeveden bakıldığında, insan davranışlarının çoğu aslında birer “yatırım kararıdır.” Peki, bireyler neden bazı duygusal tepkileri seçer, neden bazıları sürekli sahnede olma isteğiyle hareket eder? Bu noktada psikolojinin derinliklerinde yer alan histrionik kişilik bozukluğu (HPD) ekonomik bir gözle incelendiğinde, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte “kaynak tahsisi hatalarının” ilginç bir örneğini sunar. Histrionik Kişilik Bozukluğu: Dikkat Ekonomisinin Bir Ürünü Duygusal Sermaye ve Görünürlük Yarışı Modern ekonomilerde bilgi, veri…
Yorum Bırak